![]() |
Hatıralar asla ölmezler. |
Küçükken yataktan
doğrulur doğrulmaz ayaklarımı terliğin içinde bulmaya bayılırdım.Akşam özenle
yerleştirir,birkaç kere de prova yapardım,yeri doğru mu diye.
Her hatıranın bi' kokusu var
derinlerde.Bazen hatırlamasam da ne olduğunu; nasıl kucakladığını da
hatırlıyorum,o kokuların beni nerelere götürdüğünü de.
Annemle pazara çıktığımızda; o sebzelerle
ilgilenirken,elini bırakıp sırtına vururdum birkaç defa. Sonra parmağımla
karşıyı gösterirdim . ''Başka yere gitme sakın'' diye izin koparınca sanki
kanatlanmış gibi,uçardım karşıya. Arkamdan baktığını bildiğim için
korkmazdım,güvendeydim.Küçük kasalardaki küçük civcivleri izlerdim
dakikalarca.Seslerini hatırlıyorum evet,en çok da sebze-meyve kokusuna karışan
çırpınışlarını.
Çok küçükken öğrenmiştim kahve yapmayı. O
zaman izin vermezdi annem içmeme. Bende gizlice mutfakta dibinde kalan
telvesini yalardım. Pişirdiğim kahveyi kocaman tepside dökmeden babama
götürmeyi becerdiğimde; babamın bana bakışını hatırlıyorum,bir de banyo
yaptıktan sonra kucağına koştuğumda beni kucaklayıp,saçlarımı koklayışını. Her
seferinde ayrı bir sevgiyle çeker şampuanın kokusunu içine,hala.
Ödevimi yapmadan okula gittiğimde
yaşadığım utanç ve korkuyu da; dostumun hiç çekinmeden bana kitabını verdiği
fedakarlık ve samimiyetin kokusunu da hatırlıyorum.
Sınavda birinci olduğumdaki gururumu da; o
zaman benim için bir servet olan 2 liraya kıyıp; aldığım ve hergün ıslak
mendille sildiğim pembe yıldızlı kalemimi de.
Karne gününde en güzel çantamı alıp giderdim
okula.Zaten bir çantam vardı; o da dünyanın en güzeliydi. Kantinci
teyze;''Neler var o çantada? Rujlar,göz kalemleri,kremler..'' deyip gülmüştü
bana. Susmuştum,masumiyetimi nasıl göz ardı etmişti? Kızmıştım kantici
teyzeye. Halbuki hep olduğu gibi not defterim vardı çantamda; makyaj
malzemeleri yoktu. Hala yok.
Anneannemin kokusunu hatırlıyorum. Evlerine
her gittiğmizde,dedem de,anneannemde,evleri de hatta bahçeleri de aynı kokardı.
Hiç bilemedim neyin kokusuydu o koku.
Ama içime huzur verirdi,hatırlıyorum. Arka bahçedeki salıncağı da,
kocaman iğde ağacını da,diğer ağaçları,taze sebze meyveleri de,en köşede bana
özel ekilmiş çilekleri koparıp yediğimi de hatırlıyorum. Anneannemler demek,
biraz da iğde demekti benim için. Tek ben yerdim, evin en üstüne çıkıp, en
yukarıda ki iğdeleri koparırdım. Kabuklarını yere atınca da, kirlettim
anneannemlerin evini diye üzülürdüm.Ama temizlemezdim,hatırlıyorum. Anneannemin
verdiği her hediyede,bir çorapta bile o koku var şimdi,aynı koku.
Babaannemi ve dedemi de
hatırlıyorum.Uçurumdaki salıncağı,eski okulun bahçesindeki asma ağacını,köydeki
çeşmeyi,eşeklerini,yaşlanmış tenlerini,toprak kokan küçük evlerini,tahta
kapısını,tavuklara yem vermeyi,yemi çok kaçırınca dedemin elini
sallayışını,çaya bisküvi batırıp yemeyi,ellerini öpmenin verdiği huzuru ve
yumurta karşılığı aldığım çikolataları,fişle aldığım ekmekleri de hatırlıyorum.
Fincanın kenarına tırnağımla vurmak gibi,
küçük,derin ve unutulmaz kokular. Son zamanlarda buralar kahve kokuyor. Ama
gözlerimi kapatıp,kendimi bırakınca hepsinin kokusunu hatırlıyorum.Geçmişten
gelen hatıralar güzel kokuyor.Hatırlıyorum..